Sunday, March 28, 2010

2.gün - "performans" atölyesi



Katılımcılar

Ata Ünal
Ayrin Ersöz
Ayşe Draz
Bahan Gönce
Cemil Can Yusufoğlu
Ceren Peker
Cumhur Kocalar
Evren Erbatur
Fırat Arapoğlu
Handan Salta
İnsel İnal
Maral Ceranoğlu
Mustafa Kaplan
Nadi Güler
Oğuz Arıcı
Onur Akgül
Özlem Hemiş
Pınar Gümüş
Sezin Gündoğan
Teoman Madra
Tijen Savaşkan
Zeynep Günsür


Tartışmayı açmak için daha önceki panellerde öne çıkan noktalar özetlendi ve takip edilebilecek bir izlek önerisi ortaya çıktı. Buna göre başta tiyatro ile olan sınır ilişkisi üzerinden ele alınan performansın, daha sonraki oturumlarda  diğer sahne sanatlarını yöntemsel ve estetik olarak etkileyen, dönüşümü tetikleyen bir unsur olarak ele alındığı, güncel tartışmaların performatif olan  ve performativite/edimsellik üzerinden şekillenme eğiliminde olduğu belirtildi. Ardından Zeynep Günsür Performans Sanatının tarihsel süreç içinde kırılma noktalarına değinerek kısaca bilgilendirdi. Daha sonra önceki panellerde eksikliği hissedilen plastik sanatlar disiplininden gelen İnsel İnal’a söz verildi. Daha sonra da  1990’lardaki Performans Günlerini İnsel İnal’la beraber düzenleyen ekipten Nadi Güler söz aldı; tartışma bu eksenden farklı noktalara açılarak devam edildi. İnsel İnal Performans Sanatı’na giriş itkisi olarak nesne üretmek ile olan sorunlu ilişkisini, sonuç yerine süreci paylaşmak istemesini ve alınan riske olan ilgisini gösterdi. Geçmişte yapılmış hiçbir performans etkinliğinin doğru ve yeterli dokümantasyonu bulunmadığından ve böyle bir bilincin olmadığından bahsetti. O dönem için tek dokümantasyonun gazete olduğunu belirtti.  Geçmişteki Performans  Günleri’nin devamının gelmemesinin nedenini de bir dil birliği arayışında olmalarına rağmen bunu gerçekleştiremediklerini fark etmelerine bağladı. Nadi Güler özeleştirel bir perspektiften yaklaşarak Türkiye’de Performans Sanatının neden kendi gelişimini sağlayamadığını sorgulamamız gerektiğini belirtti. Bazı kavramların taşıyıcılığını yaparken, aslında bunların içselleştirilememiş olduğunu, organik olmayan işlevsiz bir yapıya dönüştüğünü ve bu tür bir özeleştirinin kurama katkı sağlayabileceğini söyledi. Teoman Madra’nın 1960’larda yaptığı bu bağlamda ele alınabilecek işlerinden bahsetmesi üzerine oluşan şaşkınlık, disiplinin kendi dar çerçevesi içinde bile ortaya çıkan kopukluğa işaret etti. Sonrasında tartışma boyunca öne çıkan başlıca konular aşağıdaki gibi gelişti.

•    Performans Sanatı’ndaki ihlal etmek ve muhalif olma nosyonlarının bugünün sanatı içinde yeniden ele alınması gerektiği

•    Plastik Sanatlar alanında 90’larda “deneysel”liğe ve yaşam ile sanat arasında sınırın belirsizleştirilmesine atıfta bulunulduğu ve bu referansın o dönemde bu disiplinden gelen kimi sanatçıların kendilerini sahne sanatçılarından farklı hissetmesine yol açtığı

•    Sahne sanatlarında imgenin daha görünür hale getirilmesinin giderek fetişleştirilmesi,

•    Bu konuya özellikle Türkiye bağlamında Şaman, İslam ve Bizans kültürlerinin miraslarını taşıyan Anadolu üzerinden, özellikle Cumhuriyet tarihi boyunca yapılandan daha doğru ve ciddi bir şekilde bakılması gerektiği

•    Dans alanından bakıldığında süreç içinde bazı dansçıların ihlalin sınırlarını sorunsal edindikleri, aslında sınırları aşamadıklarını ve aşamayacaklarını fark ettikleri ve en iyi yapma etme hiçbir şey yapmamaktır gibi bir sonuca vardıkları ve Berlin Duvarı’nın yıkılması sonucu varoluşunun politik nedenlerini yitiren iki kutuplu dünyaya ait dinamiklerin değişmesinin bu süreçte etkili olduğu

•    Performans Sanatı tarafından geliştirilmiş birçok sanatsal yöntem ve yaklaşımların kapitalist sistem içinde, eğlence ve medya endüstrisi tarafından içselleştirilerek başarılı bir şekilde araçsallaştırıldığı

•     Performans Sanatı’nın gündelik yaşamın içinde yaşanır kılınmasını sağlayanın sanatçılardan çok kurumlara ait olduğu

•    Türkiye’de Performans Sanatı’nın, Batı’da çıkışındaki dinamiklerden saparak genelde kapalı bir çevrede ve İstanbul kent merkezinde icra edilmiş olduğu

•    Performans Günleri 2010 içinde öne çıkan “etkileme”, “dönüştürme” söyleminin belirli bir alımlayıcı profili varsayıp varsaymadığının sorgulanabileceği

•    Türkiye’de Cumhuriyet dönemine atfedilen ve sanatın toplumla ve hayatla ilişkisi bağlamındaki  “kopuş”un toplumun belirli bir kısmına ait olup olmadığı, bunun da belirli bir sosyo-ekonomik sınıfa karşı düşüp düşmediği

•    Türkiye’de Performans Sanatı ve performatif olana dair akademik çalışmaların ve bu süreçte sanat tarihçilerinin eksik olduğu

Atölye çalışmasının sonunda, o ana dek konuşulanların ileriki çalışmalarda yol açıcı olması, üstüne çalışılabilen bir arşive evrilmesi amacıyla gündeme gelen konuların kabaca aşağıdaki çerçeveler ve etrafında ele alınması önerildi. 
  • Estetik alanda (çağdaş sanat dinamikleri içinde; performans ve çağrışım alanları)
  • Türkiye’de muhalif olanın oluşturulması anlamında (bedenle kurduğumuz ilişki, ihlal, ifşa ve günah ilişkisi;  Anadolu etkileri;  Cumhuriyet ideolojisinin görünürlük anlayışı üzerinden; dönüştürme potansiyeli)

Not: Bu atölyeye katılmış olan İnsel İnal'ın "kişisel rapor"una buradan ulaşabilirsiniz.

    No comments:

    Post a Comment